Hareket Vakti
Erasmus’a göre eğitim reformunun gerçekleştirilebilmesi için yeni bir eğitimci anlayışın ortaya çıkması gereklidir.
Öğretmenlik, sonsuz bir öğrenme yolculuğudur. Diplomalar ise ancak bu yolculuğa başlamanın bir bileti olarak kabul edilebilir. Öğretmenler, diplomayı aldıklarında ya da meslek hayatlarının herhangi bir noktasında öğrenme işinin bittiğini düşünürlerse bileti alınmış bu yolculuk maalesef sonlandırılmış olur. Öncelikle bu konuda anlaşmalıyız biz öğretmenler olarak biz bu öğrenme yolculuğunda mıyız?
Eğer bu yolculuğa çıkmayı kabul etmişsek ülkenin tüm sorunlarına eğitim çerçevesinden bakmayı bilmeliyiz. Hangi alanda olursa olsun eğer ortada bir sorun varsa orada eğitimle ilgili de bir eksiklik olduğunu görmeli, sorumluluğu üstlenmeli ve nasıl değiştirmemiz gerektiği konusunda derhal harekete geçmeliyiz. Biz, öğretmenler olarak içinde bulunduğumuz tüm olumsuz koşullara rağmen mutlaka öğretmence bir duruş sergilemeliyiz. Okullar, bizim çabalarımız ve kararlılığımızla geleceğe dair umutların hiç yok olmadığı bir gencin bile yalnız ve çaresiz hissetmediği ülkemizin sorunlarına çözüm üretilen yerler haline gelmelidir.
Günümüzde öğretmenlik, ortak bir amacın ve yüksek bir idealin bulunmaması gibi çok önemli bir sorunla karşı karşıyadır. Şimdilerde ne Osmanlının son döneminde geri kalmış memleketin kurtarılması için türlü çareler arayan ve sonunda cumhuriyetin kurulmasına zemin hazırlayan nice muallimin gücü vardır ne de sonrasında yeni kurulmuş cumhuriyeti kalkındırmaya çalışan idealist cumhuriyet öğretmenlerinin gücünü görmek mümkündür bu camia içinde. Öğretmenlik, müthiş bir tükenme hızıyla eğitimin kısır döngüleri arasında sürekli güç kaybetmeye devam ediyor. Hatta son yıllarda heyecanını kaybeden meslekler arasında bir yarış yapılsaydı herhalde öğretmenliği de ilk sıralarda görmek mümkün olurdu. Öğretmenliğin saygınlığının, maaşının ve özlük haklarının çokça tartışıldığı bu günlerde ayrıca öğretmenler olarak bir yaptırım gücümüzün olmadığından, şimdiki öğrenci ve velilerin geçmiştekilere hiç benzemediğinden, yöneticilerin liyakate dayalı seçilmediğinden ve sistemde yapılan değişikliklerde bizlere sorulmadığından yakınmaktayız. Kabul edelim ki tüm bu yakınmalarımız aynı zamanda öğretmenlikteki güç kaybına dair itiraflarımızdır. Değiştireceğine dair inancı olmayan, pasif bir direniş içinde uzun yıllardır bekleyen ve sonuç olarak artık değiştirebilecek gücü kendinde bulamayan bir topluluk haline gelmişiz. Buna bir dur demenin zamanı çoktan geldi.
Bir şeyleri değiştirmek, geliştirmek veya dönüştürmek istiyorsak bunu en doğru şekilde eğitimle yapacağız. Biz yapacağız. “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” diye bir atasözü vardır. Bu nedenle tüm öğretmen arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Sorunu dışarda aramaya gerek yoktur. Hükümetler, bakanlar, yöneticiler, sendikalar, veliler, ekonomi vs aklınıza ne gelirse buraya ekleyebilirsiniz bugün 1 milyonu geçen sayımızla yaklaşık 20 milyon öğrenciye sınıflarda doğrudan etki edebilecek durumdayız. Hep birlikte yarın öğrencilerimize anlatacaklarımızla ülkenin gündemini bile belirleyebiliriz. Bu bizim elimizde. Fakat öğretmenler olarak gücümüzün farkında değiliz ve de bu gücü nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz.
Cumhuriyetimizin 100. Yılında gelin bu ölü toprağını üzerimizden atalım. Birlikte düşünelim, yazalım, tartışalım ve çözümü bulalım.
“Bir olalım, iri olalım, diri olalım.”
Öğretmenin “Eğitim İdeası”nda buluşalım.