Atatürk, Truva Savaşı’nın her detayını neden inceledi?
Osmanlı İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılınca Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı ve ağır yara aldı. Bu ağır antlaşma karada herhangi bir yerde değil de ismi tarih içinde oldukça tanıdık olan üstelik hasarlı tadilatta olan bir gemide imzalandı; HMS Agamemnon. Peki Çanakkale’nin işgal girişiminde de başrol oynayan bu devasa İngiliz zırhlısına isim veren Agamemnon kim ve Doğu ve Batı arasındaki binlerce yıllık hesaplaşmanın bu aşamasında Truva Savaşı’nın hangi izlerini görüyoruz?
Truva Savaşı, günümüzden yaklaşık 3 bin yıl önce gerçekleşti ve antik dünyanın tarihinde oldukça önemli bir yer kaplayan bir olay. Anadolu coğrafyasında o dönem için güçlü ve zengin bir uygarlık olan Truvalıları işgal için gelen Yunan anakarasından öncülüğünü Akhaların lideri Kral Agamemnon’un yaptığı ordular, uzun süren savaşın ardından Truvalıları ağır bir şekilde mağlup edip adeta tarih sahnesinden sildi. Truva Prensi Paris’in, Helen’i kaçırmasıyla başlayan savaş, Truvalıların da sonu olmuştur. Ilyada ve Odysseia destanlarının da ana konusu olan Truva Savaşı’nda sadece Truvalılar ve Akhalar savaşmamış, Anadolu ve çevre halklardan bir kısmı Truva tarafında, Yunan anakarası ve çevre halklardan bir kısmı ise Agamemnon önderliğinde Truvalılara karşı savaşmıştır. Yüzlerce yıl sonra Büyük İskender’de ordusuyla benzer coğrafyada Glaikos Savaşı’yla zafer kazanmış, Truva’yı yok eden Agamemmnon ve başta Aşil olmak üzere savaşçıları anmıştır.
Binlerce yıl sonra 1915’te aynı coğrafya da Çanakkale’de gerçekleşen savaşta ise Truva Savaşı’nın simgelerini görmek mümkün. O döneme yakın bir zamanda keşfedilen Truva Antik Kenti ile birlikte Ilyada oldukça popular bir kitap haline gelir. İngilizler, Çanakkale Savaşı’na asker toplarken “Orduya Akhilleus’lar aranıyor”, “Truva’yı fethedecek yeni kahraman olun, adınız Akhilleusla birlikte anılsın” gibi sloganlar bile kullanmıştır. Dünya Savaşı’nın kaçınılmaz olduğu bilindiği için yıllar öncesinden tarihi araştırmalar kılıfıyla Truva Antik kentinde araştırmalar yapıp, eski haritalardan da yararlanmışlardır. Hatta Truva Atı olayının farklı bir versiyonu Çanakkale Savaşı’nda yaşanmış, eski, yıkık dökük bir kömür gemisiyle İngiliz orduları yüzlerce kişilik bir gücü gizlice Osmanlı güçlerinin arasına sızdırmak istemiş neyseki bu sefer bu hile tutmamıştır. Truva Savaşı’nda olduğu gibi ilk çıkarmayı şaşırtma yapmak için ücra bir koya yapmışlar, asıl cepheye daha sonra gelmişlerdir. Aynı Truva Savaşı’nda olduğu gibi, Ege’deki bölgeye yakın Midilli, Limni gibi adalar üs olarak seçilmiş, saldırılar buradan hareketle başlamıştır.
İngiliz orduları Truva Savaşı’nı bu kadar önemseyip bir tekrarı gibi Çanakkale’ye gelirken hiç bilmedikleri ve hesap etmedikleri çok önemli birşey vardı.
Mustafa Kemal Atatürk, Trablusgarp’tan döndükten sonra 1913’te bir süre Çanakkale Boğazı’nda görevlendirilir. Tarihe hakim olan Atatürk, Truva Antik Kenti’ni ve savaşın gerçekleştiği her yeri gezer, krokiler çizer, İlyada’ya hakim olan Atatürk, Hektor’un mezarının olduğu tahmin edilen tümülüse bile gitmiştir. Büyük İskender’in bu bölgede kazandığı savaşın geçtiği yerleri de incelemiş, olası bir deniz savaşı için not defterine notlarını almıştır. Ayrıca, Atatürk, 1922’de İzmir işgalden kurtarılınca ‘Truva’nın öcünü aldım.’ sözünü etmiştir. Bir benzer sözü İstanbul’un Fethi’nin ardından, 1461’de Fatih Sultan Mehmet ‘Truva’nın ve Hektor’un öcünü aldım.’ şeklinde söylemiştir. 1453’te kentte bulunan kardinal İsiadore, Fatih’ten ‘Truvalıların Prensi’ şeklinde söz etmiştir.
Doğu ve Batı’nın bitmeyen mücadelesinin önemli bir dönemeci olan Çanakkale’de, Truva’nın akıbeti tekrarlanmadı ve Osmanlı’nın ölüm fermanı için seçilen Agamemnon, bu sefer Batı’nın büyük zaferinin simgesi olmadı…