Eğitimde Fırsat ve İmkan Eşitliği
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ 3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat kanunu ile başlamak gerek söze. Çünkü “eşitlik” önce “birlik” ile sağlanır. Bu kanunla birlikte tüm öğretim kurumları Millî Eğitim Bakanlığına bağlanır. O zamana kadar süren eğitimdeki ikilik sorunu bu kanunla ortadan kaldırılmış olur. “Birlik”, “eşitlik” getirir. Eşitlik öyle bir kavramdır...
Anayasamızda “Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır. Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla, parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır” hükmü yer almaktadır. Görece bu anayasa maddesi Türk vatandaşlarının eğitim hakkını yasal teminat altına almaktadır. Ancak...
Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği olmadığını herkes biliyor. Halk imkânın herkese tanınmasını ister. Fakat devleti elinde bulunduran sınıf, bu fırsatı eşit olarak dağıtmaz. Çünkü, elindeki imkânlar sınırsız değildir. Bunlardan en çok yaralanan sınıf, devlete en yakın, onu yönlendiren sınıflardır. Bunlar eğitim olanaklarından öncelikle kendileri yararlanır, arta kalanı halka arz ederler....
Eğitim devlete yük mü? Millî Eğitim Bakanı, velilerine çok sahiplerine az gelen özel okul ücretleri zam oranını açıklayınca ortalığı kaplayan feryatlar, eğitimin doğasına ters olan özel okulculuğu bir kere daha düşünmemize neden oldu. 1789 Fransız Devrimi’nin getirdiği özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramlarının yanında en önemli kazanımlarından biri de bireylerin “eğitim hakkı”dır...
EŞİTLENEN FIRSATLAR İlk olarak hepimizin sıkça duymuş olduğu ‘’fırsat eşitliği’’ kavramı üzerinde konuşmak istiyorum. Kişilerin hayata eş imkânlarla başlaması ve mevcut fırsatlara herkesin eşit derece sahip olması anlamını taşıyan bu kavram henüz dünyaya gözlerimizi açtığımız anda hatta ve hatta doğum öncesi süreçte böyle bir eşitliğin olmasının çok zor olduğunu yüzümüze...