Son Yazılar
Öğretmenlik Meslek Kanunu Meselesi 2
Öğretmenlik Meslek Kanunu Meselesi
Müfredat
Öğretmenin Pirus Zaferi
EĞİTİMİN 200 YILDIR DEĞİŞEN AMAÇLARI-ZEKİ SARIHAN
CUMHURİYET VE EĞİTİMDE YIKIM SÜRECİ
Metin Özdamarlar’dan Sosyal Bilgiler Müfredatı Değerlendirmesi
Kutlu Altay Kocaova’dan TC İnkılâp Târihi ve Atatürkçülük Dersi Müfredat Değerlendirmesi
Osmanlı’da İlk Çağdaş Eğitim Bilimci Selim Sabit Efendi
Hareket Vakti
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ (Ülkü Sayar)
Işık ve Gücü (Gizem KAYA)
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ (Ali Kuruca)
YÜZDE ELLİ MÜLAKAT YÜZDE SIFIR LİYAKAT
Üniversite Mezunlarının İstihdam Sorunu
Atatürk, Truva Savaşı’nın her detayını neden inceledi?
PİSA’NIN ÖTEKİ YÜZÜ
ABD Demokrasisine İlham Olan Anadolu Uygarlığı: Likya
FİLİSTİN ŞİİRİ (Mustafa KAÇAR)
Kabine Toplantıları ve Ataması Yapılmayan Öğretmenler
Tûtî-i Mu’cize Gûy
Herkes Okusun, Yeteneği Olanlar Daha Çok Okusun (Zeki SARIHAN)
EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK ( MUSTAFA PALA)
Eşitlenen Fırsatlar
Kapitalizmin Sanat Eğitimi
Yeni Güzellik Notaları
DÜNYANI DEĞİŞTİREN ANAHTAR
Aziz Nicholas’tan Noel Baba’ya
Tüm Öğretmenlere Çağrımızdır
Tüm Öğretmenlere Çağrımızdır (2)
İlk Dosya Konumuz : Eğitimde Fırsat ve İmkan Eşitliği
Nitelikli Eğitime Odaklanma Zamanı
SRİ LANKA: İnci ve Gözyaşı
ÖĞRETMEN ÇİZİMLERİ
Yapay Zeka ve Uzay
Yeni Nesil Öğretmen Kitabı Yazarı Metin Özdamarlardan Okuma Önerileri
STEM EĞİTİMİ
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Nitelikli Eğitime Odaklanma Zamanı

Nitelikli Eğitime Odaklanma Zamanı
24.10.2023 00:06 | Son Güncellenme: 24.10.2023 00:21
A+
A-

Eğitimin güncel sorunları aslında geçmişteki uygulamaların birer sonucudur. Bu nedenle bugünkü sorunları daha iyi anlamak ve o sorunları çözmek için eğitimdeki geçmiş uygulamaları gözden geçirmekte fayda vardır. Eğitimde mutlaka değişiklikler olacaktır fakat bu değişiklikler çağın akışına göre kendiliğinden gerçekleşmelidir. Sorunların temeline inmeden yapılan ani değişikliklerle kapsamlı bir eğitim reformu gerçekleştirmek mümkün olmadı ve olmayacaktır. Eğitim, en kısa zamanda siyaset üstü bir devlet politikası haline getirilmelidir. Hükümetlerin, bakanların ve yöneticilerin değişmesiyle yapılan ani değişiklikler eğitimi bir yap boz ve bir deneme tahtası haline getirmekten başka bir şey olmadığı gibi bu uygulamalarla gelecek kuşaklar için daha aydınlık bir gelecek hazırlamak mümkün değildir.

Bu söylediklerimi örneklendirmek için şimdi sizi biraz yakın geçmişe götürmek istiyorum. Henüz 4 yıl kadar önce Eylül ayında öğretmenlerin bakanlığa fikirlerini doğrudan iletebilmeleri için “birmilyonfikir.meb.gov.tr” adresiyle bir dijital platform kuruldu. Bakanlık bu platform üzerinden tüm öğretmenlerine bir çağrıda bulunuyordu. Bakanlık olarak eğitimde bir şeyleri değiştirmek istiyoruz ve bunun için sizin kıymetli fikirlerinize ihtiyacımız var diyordu. Öğretmenlerin işe dahil edilmesi bakımından uygulaması kolay fakat fikirlerin değerlendirilmesi açısından zor olacak bir işti. Bu platform sayesinde bakanın açıkladığına göre öğretmenlerden 30 bin civarında öneri toplandı. Veri madenciliği metodolojisiyle analiz edilen önerilerden 4 bin kadarı da çok somut ve kapsamlı projelerdi. Tabii bu önerileri sunan öğretmenlerin kaç tanesi karar verme süreçlerine dahil edildi bilmiyorum. Ama yine de o günlerde 27 yıl aradan sonra Milli Eğitim Bakanlığına eğitimci bir bakanın getirilmesiyle eğitim camiasına, bugün olduğundan daha olumlu bir hava hakimdi.

Eğitimci bir bakanın camiada oluşturduğu havanın tesadüf olmadığını sizi biraz daha geçmişe götürerek perçinlemek istiyorum. 1991 yılında Düzce’den bir grup öğretmen, Öğretmen Dünyası dergisine gönderdikleri yazıda bunu şöyle ifade ediyorlardı: “1989 yılında Avni Akyol’un göreve gelmesi ve çağdaş bir görünüm sergilemesi yine en başta eğitim çevresi olmak üzere geniş kesimde bir umut uyandırmıştı.” O tarihte Milli Eğitim Bakanının eğitimci olması öğretmenlerce işte böyle değerlendiriliyordu.

Şimdi yeniden 2018’e dönecek olursak gerçekten de o günlerde bakanlığın yapacağı hamleler camiada merakla beklenmekteydi. Ani değişiklikler yoktu diğer dönemlerde olduğu gibi. Bakan Ziya Selçuk her konuşmasında elinde bir sihirli değnek olmadığını ve tüm paydaşların aktif katılımı, maddi ve manevi desteği olmadan başarıya ulaşamayacaklarını belirtiyordu. Oluşan bu olumlu hava sonrasında 23 Ekim 2018’de eğitim camiasını heyecanlandıran tarihi bir olay olmuştu. En azından camia içinde bazılarımız o günlerde öyle düşünüyorduk. Mevcut hükümet ilk defa eğitimde geleceğe dönük, paydaşlara açık ve sürece yayılacak olan kapsamlı bir eğitim vizyonu açıklamıştı. Sonrasında yayımlanan “2023 Eğitim Vizyonu” belgesiyle de detaylar ortaya çıkmıştı. O günlerde belge tüm yöneticilerin elinde dolaşıyor ve belgeyle ilgili bir dizi çalıştaylar yapılıyordu. Şimdilerde bu belgeyi maalesef Millî Eğitim Bakanlığı’nın sitesinde bile bulmak çok zor. Bu belge onu hazırlayan ekiple birlikte ekibin başında bulunan bakanın değişmesiyle rafa kaldırıldı.

Rafa kaldırılan “2023 Eğitim Vizyonu” belgesi Türk Eğitim tarihinde ne bir ilk ne bir sondur. Birçok proje gibi o da daha neticeleri görülmeden yok olup gitmiştir. Mümtaz Turhan’ın da 1950’lilerin Türkiye’si için yaptığı şu tespitler Türk Eğitim Sistemindeki bu istikrasızlığın, plansızlığın, hazırlıksızlığın ve kararsızlığın bu günlerin sorunu olmadığını ortaya koymaktadır. Ona göre, Türk modernleşmesinin hakim karakteri pragmatizm ve pratik netice alma beklentisi olmuştur. Eğitim reformu girişimlerinde de uzun vadeli, bilgi ve ihtisasa dayanan, gösterişsiz ve devamlılık gerektiren tedbirler tercih edilmez. Dolayısıyla memlekete hakiki bilim düşüncesi yerine daha çok popülist, hemen uygulanabilir gündelik düşünceler öncü olmaktadır.”

Oysaki “2023 Eğitim Vizyonu” tanıtım toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimde önemli niceliksel gelişmeler kaydetmelerine rağmen yine de eğitimde istenen başarının yakalanamadığını bir öz eleştiri olarak ifade ediyordu. Yayınlanan belgede ise “Türkiye’nin artık eğitim öğretim alanında sıçrama yapma, nicelikten niteliğe bir şahlanışı ve hamleyi gerçekleştirme zamanı gelmiştir” sözleriyle bu eksikliği yineliyordu. Bu ifadeler o gün için 16 yıl tek başına iktidarda olan bir partinin ve kurduğu hükümetlerin eğitim alanındaki eksikliğine dair çok önemli tespitlerdi. Sonrasında bu eksiklerin neden ortaya çıktığını da şu sözlerle ifade ediyordu, “Türkiye´nin sorunu, geçmişte uzun zaman eğitimin insanı geliştiren değil, insanı formatlayan, dikte edileni nesillere aktaran bir mekanizma görülmüş olmasıdır. Bu çarpık anlayış, maalesef nesillerimizin heba edilmesine, potansiyelinin, enerjisinin, yeteneklerinin körelmesine yol açmıştır. Bu süreçte ne sınav sisteminin ne ders kitaplarının ne de eğitime dair neredeyse hiçbir şeyin kalıcı olmaması, işin felsefesi konusundaki çarpıklığın neticesidir.” 

İşte Türk Eğitimini bu kısır döngüden kurtarmanın vakti gelmiştir. 2018’de yapılan özeleştiri ve bu özeleştiriden yola çıkarak ortaya konan program maalesef kalıcı olamamıştır. Nihayetinde Türk Eğitim Sistemi yine mevcut kısır döngüleri kıramamıştır. Kaybeden yine Türk Milleti olmuştur. Osmanlının son döneminden bu yana eğitim, daima kalkınmanın en önemli ayaklarından biri olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bu anlayışla yetişmiş eğitimciler sayesinde önemli atılımlar gerçekleşmiştir. Son yıllarda eğitime ayrılan bütçenin geçmişe nazaran artması, okullaşma oranının artması, derslik başına düşen öğrenci sayısının azalması, öğretmen ihtiyacının büyük çoğunlukta tamamlanması ve okullara teknolojik alt yapının kurulması gibi burada tümünü sayamadığımız gelişmeler ve fiziki şartlar düşünüldüğünde geçmişten bugüne gerçekten büyük ilerlemeler kaydedildiği de bir gerçektir.  Bu nedenle tüm bu gelişmeleri ve birikimleri artık eğitimde istenilen niteliğe dönüştürmenin zamanı gelmiştir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.